2 Mayıs 2016 Pazartesi

Ofislere Hapis Olmadan İş Yapmak



Günümüz insanı metropol hayatına iyice adapte olmuş durumda
ve kimse etrafına bakmıyor. Aslında hayatlarımız çekilmez halde ama bunu fark
edemiyoruz bile. Zihnimiz sürekli meşgul ediliyor ve birçok şeyi görmüyoruz.
Bakmak ve görmek tabirinin en çok anlam kazandığı dönemdeyiz sanırım. Her gün
birçok şeye bakıyoruz; binlerce insan, reklam, iş vs… Ama görmemiz gereken
hiçbir şeyi göremiyoruz. Galiba modern dünyada uyku kavramı bu olsa gerek.
Tabii ben bu insanlardan biri olmadığımı söylemiyorum. Ama
yaşadığım yerde beni bu keşmekeşten az da olsa kurtaran bir şey vardı; Evimin
balkonu… Hala ayakta kalmış küçük bir bahçeye ve biraz da Haliç’e bakıyor. Bu
balkon her zaman kurtarıcım olmuş ve bana bir şeylerin yanlış olduğunu
hatırlatmıştır…
Yine de iş hayatına döndüğümde karmaşanın tam ortasında
buluyodum kendimi. Esasında çoğumuzun yaptığı şey bu;  tüm gün masa başında oturup işlerimizi
rutinden kopmadan halletmeye çalışmak. Her gün işe gelip tüm gün oturmak, bi
önceki günü tekrar etmek ve farkında olmadan hataya düşmek… Geçmişe
baktığımızda hatırlayacağımız tek şey gerçekten de tek bir şey olacak; o da
odalara kapanıp sanal olanı ısrarla gerçeklik yapmaya çalışmak… Varolan,
sunulmuş özgürlüğü binalara hapsetmek...
Bir ihtimal daha vardır her zaman… Açıkça gözüken bir şey
bu… Nerdeyse tüm işlerimizde sadece interneti kullanırken, neden bir yerlere
hapsolmak zorundayız?
Sorgulamalarla ve sorularla hayatıma devam ederken,
günlerden bir gün Aydın Basım olarak Delta Bisiklet’e hazırlamak üzere promosyon
işi aldık. Bisiklet yıllar sonra tekrar karşıma çıkmıştı… Ya da ben de herkes
gibi görmüyordum…
Çocukluğumda elime eski bir bisiklet geçmişti. Evin
salonunda debelenerek öğrenmeye çalışmış, sonra da Haliç sahilinde bol bol
düşerek bu süreci tamamlamıştım. O zamanla ilgili en net hatırladığım şey,
defalarca düşmeme rağmen hiç düşmemiş gibi tekrar kalkıp o bisikleti sürmeye
çalışmamdı… Çocuk olmanın en güzel yanı buydu; denemekten korkmamak…
Zaman geçti, ben büyüdüm ve hayat bizler için daha karmaşık
hale geldi… Ama aldığımız iş bana yeniden bazı şeyleri hatırlattı… Ve ufak bir
araştırma sonucu yakında gerçekleşecek bir fuar etkinliği gördüm. İçinde
bisikletin de bulunduğu bu fuara gitmeye karar verdim.
Tüyap’a gittim. Toplu taşıma araçları, trafik, kalabalık…
Her şey tam anlamıyla boğucuydu. Fuarın girişinde beni Delta Bisiklet
karşıladı… Bir anda o kadar bisikleti görünce kendimi çocuk gibi hissettim ve
karar verdim; bir bisiklet alıcam ve bunu bir şekilde işime dahil edicem.
Aydın Basım’da günlük işlerimi zaten internet kullanarak
yapıyordum. Gelişen internet dünyasında işlerimi kolaylaştıran KMK ve birlikte
çalıştığım Aydın Basım da bana fikirlerim konusunda destek verdi. Sonunda benim
için yeni olan bir düzene başlamaya karar verdim.
Önemli olan ilk adımı atmaktır, gerisi kendinden gelir.
Bizim gibi insanlar için belki radikal bir karar ama tıpkı çocukken yaptığımız
gibi denemekten korkmamak lazım…


Bir bisiklet aldım ve yeni bir adım attım. Beni neler
bekliyor bilmiyorum ama artık bir yere bağlı kalmadan hem bisikletle gezip hem
de çalışabileceğim bir hayata başladım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder